SERÇELERİN ŞARKISI
Majidî
ve Serçelerin Şarkısı
Serçelerin
Şarkısı; Baran ve Cennetin Çocukları’ndan sonra seyrettiğim üçüncü filmidir
İranlı yönetmen Majidi’nin. Bu üç filmden anladığım fakir insanlar yönetmene
sahip çıkmış ve yönetmen de fakir insanların zenginliğinden yararlanmasını
bilmiştir.
Kerim
devekuşu çiftliğinde çalışan, kıt kanaat geçimini sağlayan ve üç çocuk sahibi
bir insandır. Bir tane muhanet devekuşunun çiftlikten kaçmasıyla işinden olur.
Dağ, bayır aramaları sonuçsuz kalınca ümidini kesip Tahran’da motoruyla nakliye
işleri yapmaya başlar. Bu esnada tanır dünyayıve sandığı kadar basit olmadığını
çevresinde olup bitenlerin. Büyük kızına yeni bir işitme cihazı alabilmek için
çalışıp didinir dürüstçe ama cihazı alamayacaktır nihayetinde. Çünkü evin
önündeki bir sürü ıvır zıvır hurda malzemesinin üzerine uçması epey bir müddet
kahramanımızı yatağa bağımlı kılacaktır.
Çocuklar
vardır Majid’in filminde yine, iyi oyunculuk performanslarıyla irili ufaklı çocuklar..
Balık yetiştirmek için mahallenin berbat durumdaki su kuyusunu temizleyen , olasılık
ve mantık hesapları yaparak üst perdeden mutluluklarına mutluluk katan
çocukların hayalleri başlarına yıkılır balıkları taşıdıkları büyük kabın
parçalanmasıyla. Tam da o sahne tarihe geçecek bir sahnedir alında. Balıkları
kendi su kuyularına götüremeyeceklerini anlayan çocuklar onları yaşatmak için
çaba sarf eder bu sefer, numunelik bir tane balığı poşetleyip yanlarına alarak.
Film, görsel
sahneleri ve oyunculuk performanslarıyla göz dolduran ve İran sinemasının ne
derece ileri olduğunu gösteren sağlam bir filmdir. Durağan olmayan kamera
hareketleri filmin görselliğine görsellik katmıştır ve “Bir Zamanlar
Anadolu’da” nın yönetmeni Nuri Bilge, mutlaka Majidi’den alacağını almıştır.
Filmin
başrol oyuncusu Kerim’in sırtında işe yaramaz bir tahta kapıyla yanmış
tarlalardan geçişi sinematik bir şölen yaşattı kalbimize. Darlık ve yoksulluğun
pençesindeki adam için bir de işitme cihazı meselesi yüklenince sırtına bahçede
boşu boşuna duran tahta kapının dahi ehemmiyeti büyük olacaktı elbette.
Devekuşu
kocaman gövdesi ve kanatlarıyla uçamayan bir kuştur. Uçamaması deve kuşunun
suçu değildir. Hoş, uçma isteğinde de değildir bildiğim kadarıyla bu tür. Hal
böyle olunca yumurtalarıyla nam salma gibi bir yol tutmuşlardır kendilerine. Devekuşu
gibi insanların da kendilerini ifade biçimleri vardır çeşit çeşit: Birine
yumruk atmak, mal biriktirmek, dedi kodu yapmak, ayakkabının topuğuna basmak,
kış günü mangalda balık yapmak, küfür etmek, intihar etmek gibi. En güzel ve en
kibar ifade yöntemi… Tabi ki sanattır. Majidi’nin ne yaptığını bilen, özgüveni
hayli yüksek kişiliği, sezgilerindeki güç ve görsellere bakış açısı izlediğim
üç filmine de başyapıt payesi kazandırmıştır. Yönetmen kendini çok güzel ifade
etmiştir. Hatta daha da ileri giderek “Cennetin Çocukları”ndaki eve veya çok
benzerine bu filminde de yer vererek bağlılığını göstermiştir bu betonsuz çevre
unsurlarına.
0 yorum:
Yorum Gönder